1970'te üretilen üç koltuklu LJ10, Suzuki’nin ilk 4x4’ü ve aynı zamanda Japonya'da yerli mini otomobil kategorisinde üretilen ilk seri üretim 4x4 oldu.
Sınıfının ebat sınırlamasına uyması için stepnesi ön yolcu koltuğunun arkasına takılan LJ10, büyük yüklerle başa çıkması için tasarlanan hafif ve küçük bir 4x4’tü. Fermuarlı kanvas kapıları ve yaprak yaylarıyla sadece 600 kg ağırlığındaydı. 1930 mm'lik bir aks aralığına sahip olan aracın şasisi, hafif gövde panellerinin kullanılmasına olanak veriyordu. 360 cc’lik, hava soğutmalı, iki zamanlı küçük motoru 25 bhp güç üretiyordu.
LJ10 modeliyle Japonya’da başarıya ulaşan Suzuki, mini otomobil kategorisinin yaygın olmadığı diğer ülkelerin daha büyük motora ihtiyaç duyacağını biliyordu.
Bu nedenle Avustralya’ya ihraç edilen LJ50’de daha güçlü 550 cc’lik, üç silindirli, iki zamanlı ve su soğutmalı bir motor kullanıldı. Stepne, karşılıklı şekilde oturulan arka yolcu koltuklarının da arkasında, askıda duracak şekilde dışarıya taşındı.
Avustralya’da hardtop ve softtop olmak üzere iki şekilde satışa sunulan LJ50, kısa sürede sevilen bir araç haline geldi.
Üst segmentte yeni bir pazar yaratan LJ80’de, daha şık bir tasarım sunmak için büyük ön çamurluklar ve genişletilmiş arka çamurluklar kullanılırken, gövde değişiklikleri minimal düzeyde tutuldu.
Büyük oranda benzer bir altyapı kullanılan araçta en büyük yenilik olan, dört zamanlı, 800 cc’lik, 41 bhp güç üreten, dört silindirli, su soğutmalı motoru sığdırmak için kaput biraz yükseltildi.
LJ80 modeli, 1978 yılında Avustralya’da büyük bir başarı yakaladı ve bu sadece başlangıçtı.
1978 yılında Hollanda’ya ihraç edilen LJ80, kısa sürede tüm Avrupa’ya yayıldı ve sektörde yeni nesil 4x4 eğlence araçları için kendine çok sağlam ve yeni bir pazar oluşturdu.
Bu model, 4x4 bir araç için moda stilinde yeni bir ifade sunan tamamen yeni bir tasarımdı.
Başarılı mirasına sadık kalarak hala yaprak yaylı süspansiyona sahipti ancak arka amortisörler yumuşatılmış, yaklaşma ve uzaklaşma açıları iyileştirilmişti.
Eğimli bir ızgaraya sahip olan yeni aracın gövdesinin içinde yeni bir iç mekan, kaputunun altında ise yepyeni bir motor vardı. 1000 cc, dört silindirli, dört zamanlı olan bu motor 45 bhp güç üretiyordu.
Küçük boyutlarına rağmen daha büyük motor ve ayrı şasi, off-road için SJ410’u vazgeçilmez bir araç haline getirerek Suzuki’nin 4x4 pazarını daha da büyütmesini sağladı.
1.3 litrelik, 66 bhp güç üreten dört silindirli hafif bir motorun kullanıldığı SJ413 modeline 5 vitesli bir şanzımana sahipti.
Kısa zamanda kendi takipçilerini edinen 3 kapılı bu yeni modelde 1.6 litrelik hafif alaşımlı bir motor bulunuyordu. Ayrı çelik şasi, beş vitesli şanzıman, yarı zamanlı dört tekerlekten çekiş sistemi ve entegre iki hızlı transfer kutusu ile gerçek bir 4x4‘tü.
Önceki modellerde de yer alan yaprak yaylar, ön ve arka helezon yaylar, standart olarak gelen işlevsel ve hidrolik direksiyonun yanı sıra, fonksiyonel ancak çok daha rahat bir iç mekana sahip Vitara, sürüş ve konforu yeni seviyelere taşıdı. 3 kapılı ve 4x4 araçlarda yepyeni bir trendin başlangıcıydı.
Genişliği aynı kalırken, aks aralığı 2.480 mm’ye çıktı ve toplam uzunluk 4.030 mm’ye yükseldi.
Bu dönemde bazı modeller 80 bg güç sağlayacak yakıt enjeksiyonu ve emisyonları azaltan katalitik konvertör kullanmaya başlamıştı.
5 kapılı modelin performansı, 16 valf ve çok noktalı yakıt enjeksiyonlu 95 bhp güç üreten motor ile daha da gelişti.
Artan diz mesafesi, daha fazla bagaj kapasitesi ve otomatik vites seçeneği Vitara’nın yeni müşterilere ulaşmasına yardımcı oldu.
4x4 bir araçta ilk kez kullanılan 2.0 V6 motor ile 5 kapılı Vitara kapasitesini genişletti.
24 valf ve dört eksantrik mili ile 2.0 litrelik motor sorunsuz bir şekilde 134 bhp üretiyordu. Bu, o güne kadarki en güçlü Vitara oldu.
Dış tasarım, daha geniş alaşım jantlar, şık alt çamurluklar ve genişletilmiş çamurluklar ile yenilendi. İç tasarıma çift hava yastığı, elektrikli camlar, aynalar ve merkezi kilit sistemi gibi donanım eklentileri yapıldı.
1996’da turbo dizel motorunu tanıtan Suzuki, ertesi yıl ara soğutmalı versiyonunu satışa sundu. 2.0 litrelik dört silindirli motor, off-road kullanımda mükemmel esneklik ve yolda ekonomik yakıt tüketimi ile rahat sürüş sağlarken, ara soğutuculu ünite %23 daha fazla beygir gücü ve %29 daha fazla tork üretiyordu.
Kısa aks aralığı, uzun aks aralığı, 1.6 litre, 2.0 litre, benzinli, dizel, manuel, otomatik… Vitara’nın artık her seçeneği vardı ve seri tamamlandı.
Teknik donanımı, tasarımı ve kalitesiyle Grand Vitara, Suzuki'nin benzersiz felsefesinin ve yenilikçiliğinin altını çiziyordu.
Zarif gövdesi, güçlü 2.5 litrelik V6 ve 2.0 litrelik 4 silindirli motorlarıyla Grand Vitara, kullanıcılarının aktif yaşam tarzlarının kapsamını genişletmek için tasarlandı. Oldukça pratik, rahat ve şık iç mekanı, beş yolcunun günlük yaşam tarzı taleplerini verimli bir şekilde karşılıyordu.
Yeni Grand Vitara, ister şehirde ister uzun yolda, her müşterinin gerçek bir 4x4 deneyimi yaşamasını sağlayarak performansı ve tarzıyla yeni bir çağ başlattı.
Gövde ve şaside yapılan kapsamlı güncellemeler, ön tekerlekler için ayrı amortisörler ve helezon yaylar sayesinde Jimny, Suzuki'nin önceki kompakt 4x4’lerinden daha uzun süspansiyon hareketine ve daha yumuşak bir sürüşe sahipti. Bobin yayları ile üç bağlantılı sert aks süspansiyonunun kullanılması, daha fazla arazi dengesi ve daha iyi çekiş anlamına geliyordu. Bu da coşkulu sürüş sırasında bile güveni artırdı.
Çığır açan Jimny’nin diğer özellikleri arasında; araç hareket halindeyken iki çekerden dört çekere geçiş imkanı ve yeni tasarlanmış merdiven şasisi ile yeni uygulanan hava kilitleme göbekleri yer alıyordu.
Bu model, 4x4 bir araç için moda stilinde yeni bir ifade sunan tamamen yeni bir tasarımdı.
Başarılı mirasına sadık kalarak hala yaprak yaylı süspansiyona sahipti ancak arka amortisörler yumuşatılmış, yaklaşma ve uzaklaşma açıları iyileştirilmişti.
Eğimli bir ızgaraya sahip olan yeni aracın gövdesinin içinde yeni bir iç mekan, kaputunun altında ise yepyeni bir motor vardı. 1000 cc, dört silindirli, dört zamanlı olan bu motor 45 bhp güç üretiyordu.
Küçük boyutlarına rağmen daha büyük motor ve ayrı şasi, off-road için SJ410’u vazgeçilmez bir araç haline getirerek Suzuki’nin 4x4 pazarını daha da büyütmesini sağladı.
Vitara serisinin özgünlüğünü devralan model, Suzuki’nin SUV araçlarının tanınmasında önemli bir kilometre taşı oldu.
İç ve dış tasarımıyla sportif ve dinamik bir görünüme sahip modelde, üç benzinli (1.6 L VVT, 2.0 L, 2.7 L V6) ve bir dizel motor (1.9 L DdiS) seçeneği bulunuyordu. Yerleşik merdiven şasisi ile yüksek yapısal sağlamlığa sahip Yeni Grand Vitara’nın dört modlu 4x4 sistemi farklı arazi sürüşlerine olanak sağlıyordu. Yeni geliştirilen çok kollu arka süspansiyonlar ile asfalttaki denge artırılırken, off-road başarısı da devam ediyordu.
Kuzey Amerika’da üç sıradan oluşan yedi koltuğu ile tek premium SUV araç olan XL7, bir önceki versiyonu olan Grand Vitara XL7’nin oluşturduğu niş pazarı hemen ele geçirdi.
Yeni geliştirilen 3.6 litrelik V6 motoru, XL7 modelini diğer yeni Suzuki modellerinden ayırt eden sportif performansı sağladı. Ayrıca, merdiven şasiden monokok gövde tasarımına ve yarı zamanlı dört çeker sisteminden elektronik kontrollü dört çeker sistemine geçiş, üstün sürüş konforu ve yol tutuşu dengesinde artış sağladı.
SX4, I-AWD olarak bilinen elektronik kontrollü dört çeker sistemine sahipti. Bu, bir dizi sensörden gelen bilgilere dayanarak yol yüzeyini ve sürüş durumunu değerlendirmek için tasarlanmış bir dört çeker sistemidir. Yakıtı daha ekonomik kullanmak veya zorlu koşullara uyum sağlamak istediğinde sürücünün seçebileceği 3 sürüş modu bulunuyordu: otomatik dört çeker modu, iki tekerlekten çekiş modu ve dört çeker kilit modu.
Ön tekerleklerde herhangi bir kayma olmadan önce, yol yüzey koşullarına ve aracın sürüş şekline tepki vererek arka tekerleklere en iyi şekilde tork sağlayan ileri iletim kontrol özelliği sayesinde, kalkış, hızlanma ve viraj alma kabiliyeti artırıldı.
Ayrıca, direksiyon açısı ve yanal ivmelenme oranı sensörleri aracılığıyla sürüş koşullarını izlemek için geliştirilen Sinerjik Araç Dinamiği Kontrol Sistemi, I-AWD ve EPS sistemleri arasında sinerjik sağlayarak daha istikrarlı sürüş sağladı.
ALLGRIP, geliştirilmiş 4WD performansının yanı sıra, günümüzde büyük talep gören üç değeri de mükemmel bir şekilde birleştirdi: sürüş keyfi, huzur ve yakıt verimliliği.
Böylece 4WD, sadece belirli durumlarla sınırlı kalmayıp, çeşitli hava koşulları veya yol yüzeylerinde herkesin kullanabileceği bir teknolojiye dönüşerek, çok daha geniş alanlara yayıldı.
Daha fazla yakıt ekonomisi sağlayarak dört çeker otomobillerin çevreye verdiği yükü sınırlandırmanın yanı sıra, farklı koşullarda sürüş keyfini ve güvenliğini artıran ALLGRIP teknolojisine sahip olan yeni model, kısa sürede en çok tercih edilen otomobiller arasında yerini aldı.
Suzuki, 50 yılı aşan dört çeker deneyimiyle 4WD teknolojisini geliştirerek ALLGRIP adıyla yeniden tanımladı ve sektörde çığır açtı.
Müşterilerine daha fazla güven ve memnuniyet sunmayı hedefleyen Suzuki, herkesin yaşam tarzına en uygun ALLGRIP varyantını seçmesini de mümkün kıldı:
allgrip auto, hidrolik kavramalı dört çeker sistemi ile özellikle kaygan yollarda veya karlı zeminlerde sürüş güvenliği sağlar.
allgrip select, elektrik kontrollü dört çeker sistemi ile sürücünün yol yüzeyine veya koşullarına bağlı olarak Otomatik, Sport, Kar ve Kilit modları arasında seçim yapmasına izin verir. Böylece, eğlenceyi, güvenliği ve yakıt verimliliğini artırır.
allgrip pro, redüksiyon dişli, yarı zamanlı dört çeker sistemi sayesinde yüksek off-road yeteneği sunar ve maceracı ruhların sınırların ötesine geçerek bilinmeyeni keşfetmelerini mümkün kılar.